80’li yılların ilk yarısını hayal meyal bir televizyon ekranından hatırlarım, haberleri seyreden beş altı yaşlarında bir çocuk ve Kenan Evren, ekranda, hep bir bildiri okumaktadır. 1986 yılının bir sonbahar sabahı ülkemizin ikinci televizyon kanalı olan TRT 2 açıldığında duyduğum heyecanı bugünkü ülke nüfusumuzun yarısı (kesin bilgi: TÜİK verilerine bakıldı) anlayamaz. Tamam, belki “Zeki Müren de bizi görecek mi?” naifliğinde değildik ama artık bir kanalda kovboy filmi varken, diğer kanalda Erhan Konuk’un Pop Saati’ni izleyebilecektik.
İşte o iki kanallı günlerden bir karlı kış akşamı, televizyonda (kanallardan hangisinde olduğunu kestiremiyorum!) duvarlardan geçme gücü olan bir adamın maceralarını izlemiştim. Yıllar sonra öğrendim: Başrolünde ünlü Fransız komedyen Bourvil’in oynadığı bu film aslen Marcel Ayme’nin bir kısa hikayesinden uyarlanmış. Bugün Paris Montmartre civarında dolaşırsanız, “duvar geçen”in ünlü aktör Jean Marais tarafından yapılan heykeline rastlayabilirsiniz.
Film 1951 yılında anavatanında gösterime girdiğinde, yapımın afiş tasarımı için stüdyo, sürrealist Felix Labisse’le anlaşmış. Fotoğraftaki poster, ressamın hazırladığı iki “iş”ten birinin bilinen tek nüsha olan deneme kopyası, üstünde herhangi bir oyuncu/ film isminin olmamasının sebebi de bu.
İşin erbabları bilir: Koleksiyon sabır ve kısmet işidir, her bir parça koleksiyonerini kendi bulur. Bu afişin hikayesi de farklı değil: Yurtdışında bir dostumda olan bu insan boyu afişi uzun bir süre satın almamış, satılınca da, tahmin edebileceğiniz üzere, pişman olmuştum. Dostum, alanın asla elden çıkarmayan bir şahıs olduğunu ballandıra ballandıra anlatmıştı, umudumu kesmeliydim. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, başka bir galeri ziyaretimde karşımda görünce şaşırmış, hemen alınacaklar listesi eklemiştim, üstelik daha önceki teklifin yarı fiyatına! Pompidou’nun az ilerisindeki bu dükkandan ağzım kulaklarımda çıkmıştım. Zamanla anladım, iş koleksiyona geldi mi, kısmetten öteye yol gitmiyor. Hiç ummadığınız bir şey yarın ederinin oldukça altında kapınızı çalabilir, ya da çok arzu ettiğiniz bir parça, tahayyül edemeyeceğiniz, beklenmedik bir rakama satılabilir. Bu denklemi çözmek mümkün olmasa da, koleksiyoner sancısının bir devası da vardır: Sabır.
Bu vesileyle koleksiyoner olsun olmasın, bu yazıyı okuyan tüm dostlara yeni yılda sabır, umut, şans ve her şeyden öte, sağlık dilerim.