Taksim denilince çok geniş bir konu yelpazesi çıkar karşımıza. Maksim’den Gezi Direnişi’ne uzanan ucu bucağı olmayan bir zenginlik saklıdır bu bölgede. Tam ortasında duran Cumhuriyet Anıtı, AKM, Majik Sineması, Taksim Kışlası’ndan Gezi Parkı’na dönüşen park, karşısında şimdi apartmanlarla dolu, bir zamanlar askeri talimlerin yapıldığı Talimhane ve elbette birbirinden renkli eğlence mekanları. Gazinolar: Eftalipos, Camlı Köşk, Florya, Kristal, Panorama (sonra İzzet, sonra da Operet Bahçesi). Taksim Belediye. Ve aşağıda kısa bir tarihçesini yapmaya çalışacağımız Taksim Bahçesi…
Taksim Bahçesi’nin bulunduğu yer şimdi Gezi Parkı’nın Harbiye tarafındaki bölgesi, yani Kışla’dan sonraki yer… Burada eskiden Latin-Katolik Mezarlığı vardı.[1] Yıllar içinde ağır ağır yok oldu, son kalıntıları da bahçe yapılırken taşındı. Osmanlı’nın ilk millet bahçesi olan Taksim Bahçesi’nin kuruluşu 1860’lı yıllara dayanıyor. Ama bahçe kurulmadan önce de burası oldukça hareketliydi. Ermeni cambazlar, o zamanlar boş ve büyük bir saha olan Taksim meydanında hünerlerini gösterirlerdi.[2] Türkiye’ye gelen ilk uluslararası sirk olan Soullier Sirki de Taksim’de gösteriler yapmıştı. Örneğin 23 Mayıs 1860 tarihli Journal de Constantinople ilanında Taksim Bahçesi’nde gösteri yapacakları bildiriliyor. 21 Nisan 1862 tarihli Journal de Constantinople’deki ilanda ise şu bilgiler var: “Osmanlı İmparatorluğu Sirki/ Pera Taksim’de kuruldu/ Louis Loulie yönetiminde/ Açılış: İmparatorluk Arenaları/ Paskalya kutlamaları dolayısıyla üç gün üstüste/ Paris, Londra, Berlin ve Viyana’dan dönen artistleriyle.” İlanları takip ederek bu gösterilerin 1862 yılının sonuna kadar sürdüğünü söyleyebiliriz. Ama bu sirkin yaptığı gösteriler için kurduğu çadırın yerini tam olarak bilmiyoruz. Taksim’de, ama neresinde? Daha sonraki yıllarda Talimhane’de sirk çadırları kurulup, farklı türlerde gösteriler yapıldı, ama bu bölgeyi konumuzun dışında bırakıyoruz. Başka bir yazının konusu olabilir…
Taksim Bahçesi’nin ilk dönemleri
İstanbul’a kamusal park yapma girişimleri 1860’li yıllara tarihlenir. Altıncı Daire-i Belediye bu iş için ilk olarak Beyoğlu ve Galata’nın kadastro haritasını düzenleyerek bu kesimdeki Müslüman mezarları hariç, defin yerlerini şehir dışına Şişli’ye nakleder. Sonra bu yerlere Tepebaşı ve Taksim ismiyle birer umumi bahçe yapılmasına karar verilmiştir. Taksim Bahçesi’nin yapımı beş yıl kadar sürer ve 1869 yılında tamamlanır. Taksim Millet Bahçesi ilk başta Beyoğlu‟ndaki Topçu kışlasının yanında bulunan Latin ve Protestan mezarlığının bulunduğu alana yapılmak istenir. Daha sonra Altıncı Daire belediye başkanlığından gelen emir ile Latin mezarlığının bulunduğu alanın genişletilmesi ve orada bulunan Ermeni mezarlığının da alana dâhil edilmesi kararlaştırılır. İngiliz üslubunda inşa edilen Taksim Bahçesinin yapımını, İstanbul‟daki ilk fidanlıkları kurmuş, üretim ve ithalatını yapmış, İstanbul başta olmak üzere Bursa, Edirne, İzmir gibi şehirlere egzotik bitki ithalatını başlatan bahçe uzmanı ve tasarımcısı Monsieur Deroin üstlenmiştir. Bahçenin girişi Pangaltı Caddesi üzerindedir. İçeride, girişin solunda bir havuz ve onun da arkasında set üzerinde ahşap bir gazino binası vardır. Tam karşıda ise, iki katlı ahşap bir büfeyle, biraz daha sağda yine ahşaptan etrafı açık, üzeri sekizgen çatıyla örtülü yüksekçe bir orkestra yeri ve bunların da ilerisinde solda, manzaraya bakan teraslarıyla başka bir gazino yapılmıştır. Bütün bu yapılar ortasında yolun sağında ve solunda olmak üzere organik olarak düzenlenmiş birbirlerine bağlanan gezinti yolları bulunuyordu. Bahçenin içinde sosyal ve kültürel etkinliklerin yapılabileceği, konserler ve tiyatro gösterileri için tahsis edilen açık ve kapalı alanlar, ayrıca köşk ve kamelyalar, gazinolar, kahvehaneler yer almakta, müzik icra edenler için bir pavyon da bulunmaktadır.[3]
Taksim Bahçesi edebiyatımıza Halid Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah romanıyla girer. Romanın kahramanı Ahmet Cemil Taksim Bahçesine bir mayıs günü hava almak için gider, Uşaklıgil Taksim Bahçesini şöyle tasvir eder: “Bahçe tenha idi; henüz yapraklanmış bir ağacın altında mai şemsiyesini açmış, alçak ökçeli potinlerini önüne çektiği bir iskemlenin kenarına dayamış gözlüklü ihtiyar bir İngiliz mürebbiyesi; biraz beride ellerinde küçücük küreklerle bahçeden kum toplayarak mini mini kovalara doldurmak mühim işiyle etrafı görmeğe vakitleri olmayan iki çocuk, saçları rüzgârlara savrularak, başlarından kaymış hasır şapkaları arkalarında çırpınarak, uzun konçlu düğmeli potinleri kumlara temas ettirmiyormuşcasına bir çeviklikle koşarak çemberlerini çeviren bir örnek esvaplı iki kız, hayatının uzun yorgunluklarını bir gazetenin tefrikasında dinlendiren bir ihtiyar, ötede beride tek tük zümreler, koşuşan bağrışan çocuklar, daha sonra Ahmet Cemil’in gözleri, bunlardan ayrılarak, bayırın üstünde uçuyor, mütebessim elvanile, manzaralarının ivacaclarile yeşil tepelere doğru tırmanmış yahut mai sulara doğru akıvermiş gibi duran binalarile Boğaz’ın sakin levhasına dikiliyordu. Bazen bu levha gözlerinin içinde bulanıyor; tepeler, sular, yalılar, bütün güzel şekiller, manzaralar bir fırça darbesinden kopmuş renkler imiş de yekdiğerine karışarak bir hamur haline geliyormuş gibi oluyordu.”[4]
Taksim Bahçesi’nin ilk dönemlerine ilişkin çok fazla bilgi yok elimizde. Journal de Constantinople ve The Oriental Advertiser gazetelerinde çıkan ilanları takip ederek bazı etkinlikler hakkında fikrimiz olabiliyor. Örneğin 11 Haziran 1898 gecesi burada P. Rosenthal’in düzenlediği ve bir çok ilginç gösterinin yer aldığı bir “kır balosu” yapılıyor. 30 Eylül 1899 gecesi Italo Selvelli şefliğinde bir klasik müzik konseri veriliyor. Dönemin ünlü dans profesörü Joseph Psalty ise Taksim Bahçesi’ni çok sık kullanan emprezaryolardan biri. 1895 Mayıs’ında yeni çıkan “Bermin Polka”sını tanıttığı bir balo düzenliyor. 3 Ağustos 1900 gecesi ise yönetiminde bir “Christophe Colomb” gecesi yapılıyor. (1492 yılında 120 kişilik mürettebatı bulunan Santa Maria, Nina ve Pinta isimli gemilerle Palos limanından açılıp, güneybatı yönden ilerleyerek 3 Eylül’de Kanarya Adalarına gelmesinin yıldönümünde). 11 Mayıs 1901 günü çocuklar arasında yapılacak bir bayrak yarışı ile başlayan bir dans günü de yine Psalty tarafından hazırlanıyor. Psalty sonraki yıllarda da kışın Tepebaşı, yazın da Taksim bahçelerinde balolar düzenlemeye devam ediyor. 10 Mayıs 1901 günü ise Taksim Bahçesi’nde Faik Bey ve Mösyö Stangalis’in yönettiği bir jimnastik okulunun açılışı yapılıyor.
Dönemin tanıkları
On dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başı Taksim Bahçesi tanıklarından biri de Sermet Muhtar Alus’tur. Alus hem mekanı tasvir eder, hem de gelen gideni… Bir akşam, daha hava kararmaya başlamadan önceki manzara: “Paşa, bey, efendi, ecnebi kırması, Tatlısu Frenk’i, çorbacı, ahbar, bezirgân, madama, kokona, dudu, poliça… Bir hayli de gizli ev veya pansiyon sahipleri ve yosmaları… Pazar akşamları dersen öyle bir hurya ki medet Allah! Mağaza tezgahtarları, komisyoncu yamakları, berber kalfaları; vandözler, modistralar, şapkacı çırağı kızlar ve yan sokakların harcıâlem sermayeleri…” Peki nasıl bir müzik çıkıyordu karşımıza? Ortadaki gazino binasının yan tarafında muzıka çalardı: “Repertuar operadan zinhar şaşmazdı: Gelsin Faust, gelsin Traviata, gelsin Aida… Arada bir mandolinli, kitaralı Rum çalgısı peyda olur, sıtma görmemiş sesler, İzmir manilerini öterler, baso ve kontralto perdeli gırtlaklar ‘Ya Rumbi’, ‘Panda murmurizes’, ‘pali metirmenos’ türkülerini ayyuka çıkarırlardı.”[5]
Aynı dönemleri aktaran bir başka kaynak da Semih Mümtaz S.’nin anılarıdır. Semih bey daha edepli izlenimlerle yaklaşır bahçemize. “Benim çocukluğumda Tepebaşı ve Taksim bahçeleri aşağı yukarı birer tertip ve terbiye yerleriydi,” dedikten sonra önce Tepebaşı, ardından da Taksim Bahçesi’ni anlatır bize: “Taksim Bahçesi’nde de duhuliye parası vardı. Bunun da masaları ve yürüyüş yolları ötekine benzerdi. Müşterisi tabiatın tabîi güzelliklerini tercih edenlerden ibaret gibiydi. Güzel bir manzara karşısında oturmak dinlenmek isteyenler burada ekseriyeti teşkil ederdi. Kendi kendine bir köşede ve bir ağaç altında oturmak, bir rakıcık içmek veya bir arkadaşla hasbihal etmek elbet bu bahçeye yakışırdı. Burada da müzik ve fazla olarak saz vardı. (…) Masaları ve sazın yeri ön taraftaki yüksek ağaçların altında ve aralarında yerleşmişti.” Semih Mümtaz çocukluğunda burada her akşam üzeri yürüyüş yaptığını söyledikten sonra devam eder: “Bahçenin ortasında bir ahşap köşk ve altında kiler vardı. Müşterilere servis bu mahalden yapılırdı. Buranın garsonları da Tepebaşı garsonları gibi temiz idiler.” Ardından konuyu mekanın işletmecilerine getiriyor: “Kapılarından kırkar para verilerek girilen bu bahçeler yüksek bir bedelle kiraya verilirlerdi.” Ama kiracının adını hatırlayamıyor.[6]
Söz konusu mekanların, yani Tepebaşı ve Taksim Bahçeleri’nin elbette kuruldukları günden itibaren kiracıları da vardı. Bunların isimlerini kimse not etmemiş, ta ki Jean Lehman işin başına geçene kadar. Onun yaşamını daha önce uzun uzun anlatmıştım.[7] Lehman’ın çeşitli eğlence mekanlarını işletmesi Pera Sirki’yle (şimdi Ses Tiyatrosu olan yerdeydi) başlar. Ardından Tepebaşı ve Taksim’deki bahçelerin müzayedesine iştirak etmiş ve oraları da eline geçirmiştir. Bahçeleri aldığı zaman etrafındakilere: ‘İstanbul’un eğlence kralı olacağım!’ demiştir.[8] Lehman’ın Taksim Bahçesi’nin kiracısı olduğu dönemin 1904’de başladığını söyleyebiliriz. 1933 yılında ölen Lehman’ın varisi olan Koço Petridis de amcasının mekanlarını işletmeyi 1939 yılına kadar sürdürür.
Ercüment Ekrem Talu (doğumu 1886) çocukluğunda Taksim Bahçesi’nde oynadığını hatırlar ve Lehman’ı hayırla anar: “İstanbul’un Beyoğlu’nda iki büyük Belediye Bahçesi vardır. Buralarda, vaktile ben ve benim neslime mensup çocuklar oynardık. Buraları Lehman isminde biri tutardı. Kendi kârını ihmal etmemekle beraber, İstanbul Belediyesi’nden daha çok merhametli olduğuna hükmedeceğim bu adam, çocuklara bahçelerde yer ayırmıştı.”[9]
Lehman dönemi
Lehman döneminde Taksim Bahçesi açık hava sineması olarak da kullanılır. Bilindiği gibi İstanbul’a sinemanın gelişi, bir çok açık hava mekanının da sinemaya dönüşmesine neden olmuştur. Şehzadebaşı’ndaki boş arsaların sinemaya dönüşmesi, Pera’da da tekrarlanır. 27 Mayıs 1915 tarihinde Journal de Constantinople gazetesinde çıkan bir ilandan Taksim Bahçesi’nde bedava sinema oynatıldığını öğreniriz: “Önümüzdeki Cuma günü, Taksim Bahçesi’nde, tüm Pera’yı keyfe boğacak bedava sinema gösterimleri başlıyor. Programın bileşimine büyük özen gösterilecek ve yüksek değerli büyük filmlerin ilk gösterimlerini sağlamak için yönetim hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacaktır. Ekran öyle bir biçimde yerleştirilecektir ki izleyenler dilediklerince yiyip içebilecek ve bu film gösterimini hiçbir biçimde aksatmayacaktır. Ayrıca yiyecek-içecek tüketmeyi kolaylaştırmak için antraktlar biraz uzun tutulacak böylece garsonlar herkese rahatça hizmet verebilecektir. Orkestranın parçaları, göz ile kulağın keyfini birleştirmeye yönelik bir çabayla ekran görüntülerine uyarlanacaktır. Özcesi Taksim bahçesi, gündüzleri olduğu gibi geceleri de, eğlenmek ve gerçek bir kır ferahlığı yaşamak isteyen Pera sakinlerinin randevu noktası olacaktır.”
Taksim Bahçesi’nde özellikle alafranga programlar sunulur. Örneğin, 7 Haziran 1929 tarihinde Taksim Bahçesi Yaz Sahnesi’nin açılışı münasebetiyle “3 Kubanola Moly ve Partners Amur” ilk defa olarak icrayı lubiyat edecektir. Aynı günlerde mekanın lokantası da açılır. Bahçede açık hava sineması da bulunmaktadır. Her gün saat 17.30 dan itibaren senfonik orkestra konser verir. Her cuma ve pazar günü bütün programla büyük matine düzenlenmektedir. Aynı yıl, 27 Haziran’da ilanlardan öğrendiğimize göre Taksim Bahçesi’ndeki büyük suarede “Pakitka Pagan adlı Ampir ve Olimpia’nın meşhur İspanyol dansözü tarafından gitaristlerin iştirakiyle fevkalade numaralar” sunulmaktadır. Kuartet Rovena ve Gaston modern balet heyeti” de programda yer almaktadır. 1 Ağustosta ise Valton ve meşhur arkadaşları müzikhol trajedyeni Matmazel Vivian Kolin “icrayı lübiyata” başlamaktadır. 12 Ağustos tarihli bir başka ilandan ise bunun “Valton’s” adını taşıyan bir kukla tiyatrosu olduğunu öğreniriz. Topluluğun yaptırdığı yeni kuklalar Şarlo ve Severin de programda yer almaktadır. Fikret Adil de 1930 yılında burada gösteriler yapan Barbette’yi hatırlar. ”O zaman şimdiki Taksim Bahçesi, Gardenbar idaresinde idi [bu mekan da Lehman idaresinde idi], orada, halkın üzerinden uçar gibi cambazlıkları, harikulade tuvaletleri ile büyük muvaffakiyet kazanmıştı. Dünyanın cidden bu en güzel ‘kadın’ı, fevkalade cambazlık numaraları ile insanın canını ağzına kadar getiren bu ‘dansöz’ hakikatte bir erkekti. Hem de bir atlet.”
1930 yılında bahçenin açılışı 31 Mayıs günü yapılır. Açılış ilanında her gün saat 17.30’dan 19.30’a kadar “mükemmel Senfonik Orkestra”, saat 22’den itibaren “Açık Yerde Sinema”, her cuma ve pazar günleri ise “varyete programile Büyük Varyete”nin sunulduğu belirtiliyordu. Haziran başında ise programda “ demir göğüslü adam Eders, trapezde uçan Yood Hemşireler ve eksantrik trumplers The Kindley’s tarafından şayanı hayret ve fevkalade numaralar” yer almaktadır. 8 Haziran gecesi Yaz Sahnesi’nde gece saat 10’da Matmazel Magda Weiss’in ilk temsili sunulur: “Bütün varyete trubu muvaffak ve muzaffer olmaktadır.” 10 Temmuz gecesi “meşhur Çin trubu See-Hee” yeni numaralarını sunmak üzere sahne alır. 25 Ağustos gecesi ise Turing Kulübü tarafından Taksim Bahçesi’nde Romanyalı misafirler için bir bahçe eğlencesi düzenlenir. 1 Eylül’den itibaren “terbiyeli küçük atları ve köpekleriyle Miss Simons”, 3 Eylül’den itibaren de ”akrobatik dansörler Trio Rakowski” ile “dansçı çift Maud and Charley” sahne alacaktır. 1930 yazının büyük süksesi ise Bulgaristan’dan gelen Asso ile Jeanna adlarındaki çingene çiftin gösterileridir. Bu ikili daha sonra İstanbul’un bir çok mekanında sahne alacak ve çok tutularak plak bile dolduracaklardır. [10]
1931 yılı Haziran ayında Zafer ve Tayyare Bayramı etkinlikleri programında Taksim Bahçesi de yer alır. 2 Temmuz akşamı “meşhur Arjantin muganiyyesi Aline de Silva” programlarına başlar. 1 Eylül ve 3 Eylül akşamları varyete numaralarından evvel saat 21.30’dan 23.00’e kadar: Muallim Zeki beyefendinin idaresinde Riyaseticumhur Orkestrası senfonik konseri bahçede dinlenebilir. 1931 yazında Taksim Bahçesi’nin kiracısı Lehman ile Belediye arasında bitmeyen ihtilaflardan birinin yaşandığı görülür. 1 Temmuz tarihinde gazetelerde çıkan habere göre, Peşte Lunaparkı’nın sahibi, Taksim Bahçesi’ne lunapark kurmak için talip olmuştur. Burası kendisine verilirse, Dolmabahçe yönündeki bostanları da satın alarak Peşte Lunaparkı’na benzer bir park oluşturabileceğini belirtmiştir. 1932 başlarında ise bu Macar grubu adına, Alman mühendis M. Maynhart Belediye’ye öneride bulunmak üzere İstanbul’a gelir. 1933 yılında ise gazetelerdeki haberleri takip ederek Taksim Bahçesi’ndeki lunapark kurma girişiminin halen incelenmekte olduğunu öğreniriz. Ama bu girişimin arkası gelmez.
1932 yılında Türkiye Güzeli seçilen Keriman Halis’in (daha sonra kazanacağı) Dünya Güzeli yarışması için Belçika’ya gidişi öncesinde, 7 Temmuz 1932 günü Taksim Bahçesi’nde bir müsamere verilir. Bu müsamereye daha önceki yıllarda yarışmayı kazanmış olan güzellerimiz de katılır. “Taksim Bahçesi müdüriyeti o akşam için gayet güzel ve zengin varyete numaraları hazırladığı gibi, dans edenleri memnun edecek güzel ve büyük bir cazbant da” bulunduracağını açıklar. 15 Eylül günü ise, Dünya Güzeli ünvanını kazanmış olarak yurda dönen Keriman Halis’i kutlamak için yine Taksim Bahçesi’nde geniş katılımlı bir toplantı yapılır. Aynı yıl Temmuz ayının ortalarında bahçede Tropical Express (Büyük Brezilya Rövü Heyeti) sahne alır. Gazete ilanlarında “99 tablodan mürekkep meşhur Kaleoxidoscop Exotique rövüsünün bütün zengin numaraları emsalsiz alkışlar kazanmaktadır,” denilmektedir. Ağustos ayında ise Cüceler Revü Heyeti devreye girer. İlanlara göre 1915 yılında kurulan topluluk 17 cüceden oluşmaktadır.
1933 yazında Taksim Bahçesi yeniden açık hava sineması olarak kullanılmaya başlanır. 15 Haziran gecesi başrollerinde Jeanne Boitel ve Jean Weber’in oynadığı “Evliler ve Sevdaları” adlı “Fransızca sesli ve sözlü” film gösterilir. 29 Haziran gecesi ise Taksim Bahçesi’nde ilginç bir gösteri karşımıza çıkar. Yayınlanan ilanlarda şu bilgiler yer almaktadır: “Bu akşam saat 9.30’da sinema yıldızı Evelin Holt tarafından son bir veda müsameresi verilecektir. Güzel artist Fransızca, Almanca, İtalyanca şarkılar söyleyecek ve ilaveten yeni öğrendiği Türkçe Mazi tangosunu teganni edecektir. Masalarınızı evvelden temin ediniz.”[11] 26 Temmuz’dan itibaren Tropikal Express yeniden gelip gösterilerine başlar: “Habeşiler, Çinliler, dansörler, cambazlar, kovboylar, meddahlar ve Fred Karlo ve Kompani’nin 35 kızdan mürekkep Bale Heyeti.” 2 Ağustos’tan itibaren Bahçe’nin lokantası açılır. “Alakart servis ile tabldot: Mühtehap üç kap yemek ve bir deser 150 kuruş.”
Akşam gazetesinde 26 Kasım 1933 günü çıkan habere göre, Taksim Bahçesi’nin kira süresi Aralık başında bitecektir. Belediye fen heyetinden mühendisler, bahçe içinde bulunan ve Lehman tarafından inşa edilen binaların değerlerini belirlemeye başlamışlardır. Bunlara konulacak değerlerden sonra, belediye ile Lehman arasındaki hesaplar tasfiye edilecek ve ardından bahçe yeniden müzayedeye konulacaktır. Lehman bu haberin yayınlanışından kısa bir süre sonra, 17 Aralık 1933 günü yaşama veda eder. Bahçe bir süre sahipsiz kalır. 1934 yazında gazetede çıkan haberlere göre “bu yıl burasını işletmek üzere bir talip çıkmamıştır.” Bahçeye 4 kuruş duhuliye ödenerek girilebilmektedir. Akşam gazetesinin haberi şöyle devam ediyor: “Haber aldığımıza göre belediye bahçeyi uzun müddet bu halde bırakmayarak kendisi işletmeye karar vermiştir. Bunun için yakında lâzım gelen tesisata başlanacaktır. Mızıka yeri tamir edilecek, sahne daha büyütülecektir. Bahçeye ayrıca bir sinema perdesi gerilecek, burada da küçük filmler gösterilecektir.” Öte yandan bahçe duvarlarının yıkılarak buranın bir umumi park haline sokulması da Şehir Meclisi’nde tartışılmaktadır.[12]
1935 yılında bahçenin büyük ihtimalle Belediye tarafından işletilmeye başlandığını görürüz, ama fiyatlar tartışma konusu olmaktadır. Girişte 20 kuruş duhuliye alınması, yiyecek ve içecek fiyatlarının yüksek oluşu eleştiri konusu olmaktadır. 24 Eylül 1935 salı gecesi Taksim Bahçesi’nde “büyük sanat gecesi zengin program” başlığı altında şu gösterilerin yapıldığını görürüz: “1. Süreyya Opereti tarafından Ayşe operet 3 p./ 2. Deniz Kızı Eftalya Sadi ve Kemani Sadi konseri. 3. Bayan Fikriye [Şakrakses] konseri. 4. Sait Edip varyete trubu. 5. Memleketin tanınmış kıymetli sanatkarlarından Kemani Sadi, Nobar, Cevdet ve üstad Muhlis Sabahattin’in piyanoda iştirakile kendi modern klasik eserleriyle konserleri.” Bir gece sonra da Süreyya Opereti tarafından “Leblebici Horhor” opereti temsil edilir. Öte yandan dönemin en ünlü dans profesörü Panosyan da Taksim Bahçesi’nin lokantasında her cuma ve pazar sabahı saat 11’den 13’e kadar “Matine-Dansan” düzenlemektedir.
Sona doğru
1936 yılında Taksim Bahçesi’ni Lehman’ın varisi ve yeğeni Koço Petridis yönetmeye başlar. Açılış 4 Haziran’da yapılır. Zengin programda “Sahibinin Sesi ve Odeon plaklarının yıldızı Georges Morgessi, eksantrik aktör Martini, “flik flok”[flick flock] dansı üstadları Düo Emedy, ekzantrik dansöz Su Boya, beynelminel şantöz Ada Morelli, Smart Boys caz orkestrası” yer almaktadır. Haziran sonunda program değişir, Paris’ten Foli Berjer dansörleri Della ve Dragor, Berlin’li müzisyenler 4 Ivanow’lar ve kurbağa adam Terry başta olmak üzere yine zengin bir program ilan edilir. Ağustos başında mekanın yıldızı Tamara Beck bale topluluğudur. Ekim ayında ise Taksim Bahçesi kapalı kısmında Halk Opereti’nin temsillerinin sahnelendiğini görürüz.
1937 yılında Koço Petridis bırakmış olmalı ki, bahçemizde daha çok alaturka konserler ve operet gösterileri öne çıkar. Bahçe, 10 Haziran gecesi Safiye Ayla konseriyle açılır. İstanbul Belediyesi düzenlediği “İstanbul Festivali”nin mekanları arasında Taksim Bahçesi’ni de kullanır. Burada 5 Ağustos perşembe Zozo Dalmas’ın iştirakile Halk Opereti tarafından Pipiça, ardından Halime adlı operetler temsil edilir. 10 ve 11 Ağustos gecelerinde ise Şehir Tiyatrosu’nun hazırladığı Büyük Hala oyunu burada sahne alır. Festivalin ardından gösteriler devam eder. Eylül başında Zaza Birlanti ve arkadaşlarının teşkil ettiği Yunan Opereti 3 perdelik bir Amerikan opereti sahneler: Deli Sergüzeşt. Aynı yıl 2 Ekim gecesi CHP Beyoğlu teşkilatının Taksim Bahçesi’nde tertiplediği gecede Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses, Atillâ Revüsü ve Macar Orkestrası sahneye çıkarlar.
1938 yılında fazla bir etkinlik karşımıza çıkmaz. Ağustos ayında Taksim Belediye Bahçesi Alaturka Kısmı’nda Tunuslu Flifla Samiye ve Grubu sahne alır. Aynı yıl, yani 1938 yılı 8 Aralık günü Vali ve Belediye Reisi Lütfü Kırdar Taksim’e gelir. Gazeteler bu ziyareti şöyle aktarır: “Taksim Belediye Bahçesi’ne giderek bahçenin bugünkü vaziyetini incelemiş, bahçenin güzel manzarasını bozan salaş ve tahta perdelerin kaldırılmasını, tarhlarının yeniden tanzimini, bahçenin kış yaz halka açık bulundurulmasını ve halkın eğlencesini en iyi tatmin edecek şekilde kiraya verilmesini muvafık görmüş ve işi Fen Heyeti’ne havale etmiştir. İmar Müdürlüğünden bir mimar ile Fransız dekoratörü B. Goti derhal bahçe hakkında bir plan yapacaktır.”[13] Bundan sonra basında sık sık Taksim Bahçesi’nin ne olacağı, burada neler yapılacağı hakkında haberler çıkmaya başlar. Örneğin 1939 yılı Nisan’ında çıkan bir habere göre Belediye Taksim Bahçesi’nin denize bakan arka cephesinin altındaki bostanlara bir çocuk bahçesi yapmaya karar vermiştir. Aynı yıl Haziran ayında Taksim Bahçesi’nin alafranga kısmı sahnesi yıkılmaya başlanır. Bahçenin nasıl imar edileceği yolunda çeşitli düşünceler yine gündeme gelir. Bir havuz projesinden söz edilir, en son noktada ise bir sahne ve gazino yapılması düşünülmektedir.[14] 15 Temmuz’da yeniden elden geçirilen Taksim Bahçesi açılır. Ama artık bahçe küçülmüştür, çünkü arka tarafında Taksim Gazinosu’nun temeli atılmaktadır. Bundan sonrası artık Taksim Bahçesi’nin öyküsü olmaktan çıkıyor. Kışla yıkılacak Gezi Parkı açılacak, Belediye Gazinosu inşaatı tamamlanacak, Prost’un Taksim’den Dolmabahçe’ye uzanan 2 Nolu Park projesi adım adım hayata geçirilecektir. Hepsi uzun uzadıya anlatılması gereken konular, belki başka bir yazıda…
[1] Bak. Rinaldo Marmara, Osmanlı Başkentinde Bir Levanten Semti. Galata-Pera, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2021 (2.B.), s.148-151
[2] Hâluk Y. Şehsuvaroğlu, “19. asırda İstanbulda cambazlar,” Akşam, 14 Ağustos 1948
[3] Taksim Bahçesi’nin kuruluş dönemini aktarırken yararlandığımız başlıca kaynak: Hakan Ercan, “Tanzimat Döneminde Osmanlı Kentlerinde Kent Meydanı ve Millet Bahçeleri,” Pamukkale Üniversitesi Tarih Ana Bilim dalı Yüksel Lisans Tezi, Denizli 2018
[4] Hilmi Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah, Hilmi Kitabevi, İstanbul 1945, s.152
[5] Sermet Muhtar Alus, “Eski Taksim Bahçesi,” Akşam, 27 Kasım 1938
[6] Semih Mümtaz S., Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, Hilmi Kitabevi, İstanbul 1948, s.196-197
[7] Gökhan Akçura, “İstanbul emprezaryoları,” Bir Şehr-i İstanbul ki…, Oğlak Yayınları, İstanbul 2020
[8] Akşam, 26 Aralık 1933
[9] Cumhuriyet, 28 Haziran 1934
[10] Gökhan Akçura, “Ah o çingeneler!” https://manifold.press/ah-o-cingeneler
[11] İlk Türk tangosu sayılan ve Necip Celal’in bestelediği Mazi tangosu ile Evelln Holt’un hikayesi için bak. Gökhan Akçura, “Mazi Kalbimde Yaradır,” İstanbul Twist, Oğlak Yayınları, İstanbul 2010
[12] Akşam, 24 Haziran 1934
[13] Akşam, 9 Aralık 1938
[14] Vakit, 8 Haziran 1939