Güngör Uras’ı kaybedeli bir yıl olmuş. Kendisini on beş sene kadar önce Maslak Sanayi’de görmüştüm. Biraz iş deneyimim olsun diye ara ara Cumartesileri bir otomobil serviste çalışırdım. Yine böyle bir gün eve dönmek üzere yola çıkmış, ışıklarda beklerken, yanımdaki aracın sürücüsüyle göz göze geldik, selamlaştık. Bu kadarcık, maalesef.
İnsan bazen hemen yanındakiyle sohbet etmek, şakalaşmak, öğrenmek, iletişim halinde olmak istiyor ama işte ne mümkün… Bazı karşılaşmalar, orada kalıyor öylece… Onu, buzdağının tepesindekilerle: Hem ekonomiyle ilgili, hem de Ali Rıza Kardüz mahlasıyla yazdığı yemek/ lokanta yazılarıyla biliyoruz. Bu lokanta yazılarında, adeta bir dostuna laf arasında bir mekândan bahsedermiş gibi anlatırdı deneyimini, üstelik işin içine ekonomiyi de katarak… Mesela “yemeklerden ve servisten memnun kalktık. Masamıza 450 lira hesap geldi. Kişi başı 75 lira ödedik. Eski defterleri karıştırdım. 2011 yılında Karaköy Lokantası’nda kişi başı 33 lira ödeme ile kalkmışız. O zamandan bu yana enflasyon fiyatları ikiye katlamış” yazmıştı bahse konu lokanta için 2017’de…
Yazılarında belirgin olan yüksek yaşam kültürü, yeme içme bilgisi ve duygusal zekâsı dışında bir yeteneği daha varmış Uras’ın: İyi ve -belli ki- cesur bir çizermiş. Bu yeteneğinden, okuduğu Yenişehir Lisesi de istifade etmiş, mezun olduğu 50-51 yıllığında (ve hatta daha önceki yıllarda bile) bir hayli portresi ve karikatürü yer almış. Karikatürlerin bir kısmı okul ortamı için bir hayli “politik”, şakayla karışık da olsa açık açık eleştirilen öğretmenler, anlatılan olanaksızlıklar… Belli ki o dönem, yaptıkları her şeyin mutlak doğru olduğu inancında olan, özgüvenin zirvelerinde dolaşan, en ufak eleştiri karşısında küplere binen insanlar değil hoşgörü ortamı hakimmiş. Düşününce özlüyor insan.
Not: Alttaki portre, Uras’ın lise yıllarından bir sınıf arkadaşının. O çizimdeki genç adam, bugün Türkiye’nin saygıyla andığı, erken kaybettiğimiz bir yazar, Oğuz Atay’dır.