Tam seksen sekiz yıl önce bu yazının yazıldığı gün olan 11 Mayıs’ta Fritz Lang’ın ilk sesli filmi M’in Berlin prömiyeri yapıldı. M, alçak bir suçlunun, bir çocuk katilinin hikayesini anlatır. Cinayetlerin işlendiği şehirde korku ve paranoya arttıkça seri katili bulamayan emniyet teşkilatı üzerinde ciddi bir baskı oluşur ve polis, nihai çözümü yeraltıkbe dünyasında bulur. Yıllar sonra, çok uzak bir galakside Yoda’nın diyeceği gibi “korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise acıya yol açar”. Avcı artık bir ava dönüşmüştür, izleyici olarak bizlerse çocuklara mı, suçluların vicdanına kalmış bir katile mi yoksa yeraltı dünyasından medet uman bir düzene mi acıyacağımızı kestiremez hale geliriz.
Bize korkunun bir toplumu ne hale getirebileceğini, kanun ve adalet düzeninin yıkılmasının ne kadar kolay ve hızlı olabileceğini hatırlatan bu Lang başyapıtı, 1995 yılında Alman Sinemateki’nin sinema tarihçileri, eleştirmenleri ve yönetmenler arasında yaptığı anket sonucuna göre ülke sinemasının en önemli meyvesi kabul edilmişti.
Bundan yaklaşık üç yıl kadar önce Fransız bir dostum elindeki bazı malzemeleri Avrupa’nın en önemli kurumsal sinema arşivlerinden birindeki afişlerle takas etmiş, bu afişler için de olağanüstü bir katalog hazırlamıştı. Katalogları her zaman, yakınlığımız -ve ülkemizin stratejik konumu- sebebiyle neredeyse herkesten önce aldığımdan bir heyecanla telefona sarılmış, afişin durup durmadığını sormuş, hemen o an telefonda satın almıştım. Birkaç gün sonra aynı katalogdaki başka bir afişle ilgili aradığım dostum M konusunda şanslı olduğumu dile getirmişti: Kataloğu alan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki önemli bir sanat müzesi de bazı parçalarla ilgilenmiş ama en çok istedikleri bu afişi maalesef (!) kaçırmışlardı. Filmi henüz izlemeyenler için paylaşmayacağım ama sinema tarihinin en efsanevi sahnelerinden birini yansıtan bu 160 x 120 cm. ölçülerindeki taş baskı afiş, gururla söylüyorum, bugün Kaliforniya’daki bir müzede değil, koleksiyonumdadır.
Filme dönecek olursak, Fritz Lang, isim olarak önce “Aramızdaki Katiller”i düşünmüş, ama Naziler’in bu isimden rahatsız olacaklarını anlamasıyla şüphesiz çok daha karizmatik bu tek harfli adda karar kılmıştı. Günümüzde M’in hâlâ konuşulan bir film olmasında, sanatsal özellikleri bir yana, ana mesajının bugün her zamankinden daha da geçerli olduğu, nefret ve acı dolu bir dünyada yaşamamızın etkisi kesindir.
Kitaplarla, filmlerle, resimle, müzikle, şiirle işte bu acıyı dindirmeye çalışıyoruz, ki bu bile, ciddi bir emektir. Sevgiyle kalın.