Banksy

Daha evvel bahsetmiştik kısa da olsa bu hınzırdan. Hakikaten hınzır mı demeli afedersiniz fırlama mı? Şeytan çekiçi diye de bir laf vardı bizim çocukluğumuzda. Öyle biridir, şeytana papucu ters giydiren de derler ama şeytanın ayakkabısı filan karışık işler. Efendim, bu adamın adı Banksy diye geçiyor, asıl adını soyadını bilmiyoruz, bir iki tahmin var. Hatta kafayı …

Banksy Devamını Oku »

Nosferatu

Küçük bir cep ofisimin bulunduğu Sirkeci’den Marmaray’a bindim. Her zaman kullandığım, Sirkeci Gülhane’nin arkasında olan girişi kullandım, birkaç dakika treni bekledim, şimdi oturuyorum ve okumakta olduğunuz yazıyı yazıyorum. Yanımdaki adam Drakula’nın eski bir baskısını okuyor. Değer mi, soruyorum. “Beklediğim gibi başlamadı, filmler daha etkileyici galiba” diyor. Nosferatu’yu izleyip izlemediğini soruyorum, izlememiş. Efendim, malumunuz, Bram Stoker’ın …

Nosferatu Devamını Oku »

Yüreğimizdeki Kitap Sevgisi

İnsan hayat içinde tutkuları olan bir varlıktır.  Tutkular bir bakıma insan ruhunu besler. Tutkuların olumlu olması, güzellikler barındırması kişiyi mutluluk ekseninde sabit kılarken, tutkuların kötücül bir saplantıya dönüşmesi de o kişiyi mutsuzluk kuyusuna yuvarlayabilir. İşte olumlu tutkuları eski bir kelime olan “hased”den ayıran taraf burasıdır. Böyle biraz felsefeye dokunan bir girişten sonra, biz yine koleksiyon …

Yüreğimizdeki Kitap Sevgisi Devamını Oku »

Bu Yüzyılın Sonu

Geçen günlerde Ayı Ahmet abimiz öldü. Eski semtin kabadayısı. Mert, komik ama çok mert ve çok komik, gözleri gülen bil hakkın mahallenin dayısı idi. Kız kardeşim 13-14 yaşlarına geldiğinde ‘Ekber’in kardeşi, var mı bi durum. Var mı asılan filan? Kırayım kafasını, hemen gel ayı abine söyle!’ demişti. Akşam sevinçle gelmişti, anlatmıştı. Sonra Ayı’ya sorduğumda, ‘ne biliim …

Bu Yüzyılın Sonu Devamını Oku »

Pandoranın “Müzik” Kutusu

Kendi başıma gidip satın aldığım ilk plağı daha dünmüş gibi hatırlıyorum. Şişli Camii arkasındaki pasajdan 8 liraya aldığım üzeri kırmızı beyaz “sahibinin sesi” etiketli  Kamuran Akkor-Vasfi Uçaroğlu grubunun Aşk Eski Bir Yalan’ı. O zamanlar plak alırken kullanılmamış alma garantisi olmadığı için annem plağın üzerinin çizik olmadığına emin olmadan para vermememi sıkı sıkı öğütlemişti. Babamın 1958’de …

Pandoranın “Müzik” Kutusu Devamını Oku »

Aramızdaki Katiller

Tam seksen sekiz yıl önce bu yazının yazıldığı gün olan 11 Mayıs’ta Fritz Lang’ın ilk sesli filmi M’in Berlin prömiyeri yapıldı. M, alçak bir suçlunun, bir çocuk katilinin hikayesini anlatır. Cinayetlerin işlendiği şehirde korku ve paranoya arttıkça seri katili bulamayan emniyet teşkilatı üzerinde ciddi bir baskı oluşur ve polis, nihai çözümü yeraltıkbe dünyasında bulur. Yıllar …

Aramızdaki Katiller Devamını Oku »

Bir Yazma Eser Basılınca Neden Dağıtılmaz?

Yazma eserler konusu gündeme geldiğinde, en önemli hususlardan biri eserlerin  adetleridir. Söz konusu yazma tek nüsha mıdır? Müellif nüshası mıdır. Telif ya da tercüme midir? Nüsha farkları var mıdır? Detaya inildikçe liste uzar gider. Özellikle ünik tabir edilen yazmalar için nice zamandır birbirinden güzel çalışmalara imza atan bir kurumumuz var: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. …

Bir Yazma Eser Basılınca Neden Dağıtılmaz? Devamını Oku »

Koleksiyonerlik Ruhunu Besleyen Unsur: Tutku İle Sevmek

Öncelikle geçen hafta bilgisini verdiğimiz Memluk Mushafı, yazımda beyan ettiğim özelliklerine yaraşır bir çıtada satıldı. Kuruşu Kuruşuna şöyle bir fiyat: GBP 3,724,750. Eh olacak o kadar. Tam anlamı ile baş yapıt bir koleksiyon parçası ne de olsa. Buradan hareketle bir hususu düşündüm,  bu eseri sahibi olan koleksiyoner bunun benzeri bir eseri bulmak için mesela  bu …

Koleksiyonerlik Ruhunu Besleyen Unsur: Tutku İle Sevmek Devamını Oku »

Timbuktu

Geçen hafta Timbuktu ile ilgili bir şeyler daha yazarız diye ağzımızdan çıktı. Bir baktık Cumartesi olmuş, kim okuyacak araştıracak da iki üç satır bir şeyler yazacak. Zaten bilgimiz, şeyimiz sınırlı. genelde başlıyoruz uzun uzun yazarız diye, fenalık geliyor yazacağımız bitiyor. Araya bir resim, bir karikatür bir iki başlık öyle toparlıyoruz. Hep şaşkınlığımızdır zaten; köşe yazarları, dizi …

Timbuktu Devamını Oku »

Yürüyüş

Batıl zor zamanları kollar. Kimi akla gelmeyecek adaklar tasarlar, kimi olmayacak alışkanlıklar geliştirir. Ne de olsa, insanoğlunun hayal gücünün ucu bucağı yoktur. Werner Herzog, 1974 yılında rehberi, dostu Lotte Eisner’in hasta yatağında ölmek üzere olduğunu duyunca, şayet Münih’ten Eisner’in yaşadığı Paris’e yürürse, Fransız Sinemateki’nin neferi bu büyük araştırmacı ve arşivcinin hayatta kalacağı hissine kapılır ve …

Yürüyüş Devamını Oku »

Shopping Cart
Scroll to Top