Cam Şişenin Kısa Tarihi

Hakan Kabasakal

    Günümüzde şişe üretmek için metalden seramiğe, camdan plastiğe kadar genişleyen zengin bir ham madde yelpazesine sahip olsak da, başlangıçta elimizdeki seçenekler sadece cam ve toprakla sınırlıydı. Üstelik kadim ustaların şişe ve benzeri kapları yaparken kullandıkları bu kısıtlı ham maddelerin saflığı, günümüzde kullanılan arıtma teknolojileriyle saflıkta neredeyse mükemmelliğe ulaşan ham maddelerin yanına bile yaklaşamazdı. Eskilerin üflediği cam şişeler, bazen arzu edilen rengin dışında bir renge bürünebilirdi. Bir şişenin istenilenin dışında bir renge bürünmesi eski işliklerde ter döken, nefes patlatan ustaların yabancısı oldukları bir durum değildi. Yine de kadim ustalar ellerindeki kısıtlı olanaklara rağmen bugün bile göz kamaştıran nadide eserler yaratmayı başardılar unutulmuş işliklerde.

     Camın ilk kez nerede ve ne zaman üretildiğine ilişkin çeşitli görüşler olmakla birlikte, Mezopotamya sınırları içerisinde kalan Mitanni ya da Hurri bölgelerinde M.Ö. 5000’lerde, fayansları kaplamakta kullanılan sır üretiminin bir yan ürünü olarak cam benzeri ilk maddenin üretildiğine işaret eden arkeolojik bulgular var. Mezopotamya’da gün ışığına çıkarılan bulguların yanı sıra, Suriye’de M.Ö. 2500’lere tarihlenen cam nesneler bulunmuş olması Orta Doğu coğrafyasının cam üretiminin beşiği olduğunu akla getiriyor. M.Ö. 1500’lerde kadim Mısır’da cam üretiminin önemli bir zanaat koluna dönüşmüş olmasıysa, camın doğuşunu Orta Doğu’yla özdeşleştiren bir başka kanıt.

Camın bulunuşunu açıklamaya ilişkin çeşitli efsaneler ya da söylenceler olmakla birlikte, bunlar arasında en ünlüsü hiç şüphesiz birinci yüzyılın ünlü tarihçisi Yaşlı Plini veya Gaius Plinius Secundus’un (M.S. 23-79) Naturalis Historia (Doğa Tarihi) isimli eserinde kaleme aldığı hikâyedir:

Plini’nin aktardığı söylenceye göre Suriye’de Fenike denilen bir bölgede Karmel Dağı’nın eteklerindeki vadiler arasında Cendebia adında bataklıklarla kaplı bir yer vardır. Buradaki vadilerden akan Belus nehrinin taşıdığı alüvyonlar nehrin kıyılarında çok derin birikintiler oluşturmuştur. Günün birinde güherçile yüklü bir Fenike gemisi bu kıyıya yanaşır. Sahile çıkan tayfalar etrafta taş bulamadıklarından olsa gerek güherçile topaklarından bir ocak yapar ve kazanlarını bu ocağa yerleştirirler. Derken kocaman bir ateş yakılır, alevlerin harareti incecik kumu eritir. Ocağın kenarından sızan şeffaf akıntı sertleştiğinde geride tarihin belki de ilk camı kalır

Camın yukarıdaki hikâyede anlatıldığı gibi keşfedilmesinin mümkün olup olmadığını araştıran Amerikalı cam üreticisi William L. Monro 1920’lerde bir dizi deney tasarladı. Bunlardan birinde Monro, eşit miktarda cam kumunu bir zamanlar Fenikeli denizcilerin gemilerinde taşıdıkları güherçile ile karıştırır. Karışımın sıcaklığı 1200 santigrat dereceyi geçtiğinde bir miktar camlaşma kaydetmiş olsa da, tarihçi Plini’nin bahsettiği erimiş cam akıntısı meydana gelmez.

Keşfine ilişkin söylenceleri kaplayan belirsizliklere rağmen cam, günümüzde olduğu gibi geçmişte de çeşitli kapların üretiminde kullanılan önemli bir malzemeydi. Isı yardımıyla akışkanlığını koruduğu sürece cam ustasının maharetine boyun eğen bu itaatkâr malzemeyi üfleyerek şişe haline getirmeyi ise, M.S. 50 yılı civarında Romalı ustalar başardı. Roma İmparatorluğu devrinde cam üfleme sanatı Avrupa’da giderek yayıldı, ancak 1903 yılında Michael J. Owens tarafından ilk tam otomatik şişe üfleme makinesinin icadına kadar, üretim tekniği açısından neredeyse yok denecek kadar az değişikliğe uğradı. Her yeni icatla daha da gelişen cam şişe endüstrisinin güncel ürünlerini geçmişin ürünleriyle kıyasladığımızda, şişelerin kusursuzlaştıkça bireysel kimliklerini yitirdiklerini görürüz. Çok değil 100 yıl önce, renk ve biçim olarak birbirinin tıpatıp aynısı kabarcıksız şişeler üretmek belki imkânsız değildi ama çok zordu. Sabahtan akşama kadar ter döken, şişe üflemekten soluksuz kalan zanaatkârın yorgunluğu, ruh hali, çalışma istekliliği ve benzeri faktörler, üflenen cama kabarcık, eğrilik gibi üretim kusurları olarak yansıyabiliyordu. Sıcak cama kabartma marka basıldıktan sonra şişe ticari bir kimlik de kazanıyor ve ardından yakın veya uzak ülkelere doğru yola çıkıyordu.

 

Shopping Cart
Scroll to Top