Freely ve Stamboul Ghosts

  Juneau’dasın ya da Nisyros’ta. Bir sinema salonu önünde, eski bir Preston Sturges filmi izlemek için bekliyor veya her an patlamaya hazırmış gibi duran yanardağın kıyısında, boğucu kükürt kokusu genizlerini yakarken insanın kaderini kabullenişine hayret ediyorsun. Chennai’dasın, o kaotik ve kalabalık trafikte bir ineğin usul usul karşıdan karşıya geçmesini izliyorsun ya da belki ismini hatırlamadığın …

Freely ve Stamboul Ghosts Devamını Oku »

Alaaddin Dal

Pek kimse bilmez, zamanında bilenler de artık çoktan unutmuştur ama orta okul lise yıllarımda saksafon dersleri almıştım. Hiç kimseye danışmadan bir soprano saksafon bulmuştum, oysa, başlangıç için ideali altodur, zira, nefesli sazlar küçüldükçe, çalması zorlaşır. Bunu bana, daha ilk derste, kemik gözlükleri, sevecen ama disiplinli tavrıyla Alaaddin Dal söylemişti… Keman, piyano, saksafon… Aklınıza ne gelirse …

Alaaddin Dal Devamını Oku »

Hans Sachs’ın Öyküsü

Sevgili dostlar, Bu iş reklam arasında kulağına maç sonuçları açıklanan rahmetli Cenk Koray’ın takımları ve sonuçları karıştırması ve 1-0 biten Fener- Ankaragücü maçını canlı yayında “Beşiktaş 2 – Gençlerbirliği 1” olarak anons etmesi meselesine dönecek biliyorum ama galiba yıllar önce aktaran Nilgün Belgün’dü: Bir tiyatro oyunu sırasında Belgün ne diyeceğini hatırlayamıyor, uzunca denebilecek bir süre …

Hans Sachs’ın Öyküsü Devamını Oku »

Sonbahar

Yaz benim için her şey dahil otellerden olabildiğince uzak, kimseciklerin olmadığı sakin kumsallarda sadece bir kitapla yaptığım yolculuklar demektir. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, hep özlemle andığım bir Assos otelini hatırlıyorum. Bu tarihi merkezin batısındaki bir köyden kendini aşağıya bırakırsın, bir Temmuz ayıdır ve yokuş aşağıya kıvrıla kıvrıla inerken üç şey gözünün önüne …

Sonbahar Devamını Oku »

Bile Bile

Bir DeLorean ve ben. 1950’lerin İstanbul’una gitmişiz dün gece. Genç denebilecek bir yaşta kaybettiğim dedem vatani görevini yaptığı Sepetçiler Kasrı’nın yatakhanesine çıkıyor ahşap merdivenlerden. Babam yedi sekiz yaşında, annem henüz doğmamış. Dutluklar, çalılar, kelebekler yerli yerinde. Herkes geride kalan ve tüm şehri haftalarca karlar altında bırakan kara kışı konuşuyor hâlâ. Bir adam -Beylerbeyi civarlarında oturur- …

Bile Bile Devamını Oku »

Esirgeyen Gökyüzü

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Cezayir’in bir ucundaki dağlık bir bölgede bir kabilede adları Utka, Mimuna ve Ayşa olan üç kız yaşarmış. Gün gelmiş, bu üç kız kısmetlerini aramaya M’Zab kentine gitmişler. Para kazanmaktan daha çok istedikleri bir tek şey varmış: Çölde çay içmek… Kızlar kafelerde dans ederek geçinmeye çalışıyormuş ama kentin erkekleri hem …

Esirgeyen Gökyüzü Devamını Oku »

Arkadaşlar

Üçümüz de yurtta kalıyorduk. Biri Ankaralıydı, yurda hak kazanmış çalışkan bir çocuktu, hafta sonları eve gider, hafta içi üniversitenin dışına çıkmazdı hiç. Diğeri taşralıydı. İki yan odamda kalıyordu, o da gayet iyi bir talebeydi, malum dershanede okumuş, burslu Bilkent’i kazanmıştı. İkisi de saf Anadolu çocuklarıydı, dindar ve içten. Biri uzak akrabamdı, kapıyı çalmış, ismimle beni sormuştu. “Hayırdır?” …

Arkadaşlar Devamını Oku »

Mercimeğin Köpüğü

Aslında her şey çok keyifsiz başlamıştı. Birkaç gündür midem tatsızdı ve sabahın köründeki ilk uçakla Bodrum, oradan İstanköy, ardından da ertesi gün Nisyros’a gidecektim. Havalimanında beklediğim yerde mercimek çorbası vardı. İçmeli mi içmemeli mi? Hemen küçük bir araştırma yapmak için cep telefonuma sarıldım. Bir Internet sitesinde şöyle yazıyordu: “Mercimeği kaynattıktan sonra üzerindeki köpüklü su alınmazsa …

Mercimeğin Köpüğü Devamını Oku »

Ali Rıza Kardüz (Güngör Uras)

Güngör Uras’ı kaybedeli bir yıl olmuş. Kendisini on beş sene kadar önce Maslak Sanayi’de görmüştüm. Biraz iş deneyimim olsun diye ara ara Cumartesileri bir otomobil serviste çalışırdım. Yine böyle bir gün eve dönmek üzere yola çıkmış, ışıklarda beklerken, yanımdaki aracın sürücüsüyle göz göze geldik, selamlaştık. Bu kadarcık, maalesef. İnsan bazen hemen yanındakiyle sohbet etmek, şakalaşmak, …

Ali Rıza Kardüz (Güngör Uras) Devamını Oku »

Bir Kurban Bayramı Hikayesi

Okuyacağın olay tamamen gerçektir. Anlatacaklarımda isim olmayacak, yoksa bir gün bu satırları okuma ihtimali olan değerli bir arkadaşıma akıl hastası zannı vurulabilir. Hem belki de onu tanıyanlar çıkacaktır. Bahse konu arkadaşım 2010 yılında İstanbul’un uzakça bir banliyösüne taşındı. Yılı net hatırlıyorum çünkü o sene Güney Afrika’daki Dünya Kupası finalini İspanya kazanmıştı. A.K evine yerleştikten bir …

Bir Kurban Bayramı Hikayesi Devamını Oku »

Shopping Cart
Scroll to Top