Hakan Kabasakal
Eski şişe meraklıları çeşitli kaynaklardan beslenirler. Aralarında yeri kazıp yaşlı bir şişe uğruna toza toprağa bulanmayı, eski çöplükleri eşelemeyi göze alanlar olduğu gibi, antikacılardan ya da internet mezatlarından başka bir yere uğramayan, aman üzerim kirlenmesin diyen titizler de var. Fakat bu makalenin yazarı ise eski şişeleri ne toprağın altında ne de antika dükkânlarında aramaktadır. Onun şişe aradığı yerler İstanbul’un iki yakası arasından akıp giden boğazın zümrüt yeşili sularıdır. Asırlardır insan yerleşimiyle şenlenen İstanbul kıyılarının cazibesine daha küçük bir çocukken kapılan yazarın 30 yılı aşan dalgıçlık macerasında şişe avcılığı oldukça yeni bir deneyim sayılır. Eski bir deniz kurdunun yol göstericiliğinde 2008’de başlayan bu macera yazarın iliklerine kadar işledi. Eğer siz de derin sularda şişe peşine düşerseniz bu arayıştan dilerim benim kadar keyif alırsınız.
İnsanoğlu içini bir şeylerle doldurmak için asırlardır şişe yapmakta. Kullanılan malzemenin kalitesi ve uygulanan tekniğin hassasiyeti zamanla çok değişmiş olsa da değişmeyen bir şey var: içi boşalan şişeyi at gitsin, ama nereye olursa. İster doğrudan denize atılmış olsun isterse karada biriktirilen ve sonradan denize dökülen çöplerle dibe batsın işi bitmiş şişeler denize ulaşmanın yolunu bir şekilde bulurlar. Sabırla ararsanız siz de onları…
İlk bakışta şişe sıradan cam bir kap gibi görünebilir. Rengi, üzerindeki kabartmaları ya da şekli nedeniyle herhangi bir şişe diğerlerinden daha farklı, hatta daha güzel görünebilir de. Ancak çok azımız şişelerin ayırt edilmesinde oldukça işe yarayan bu belirleyici ayrıntıların farkına varırız. Oysa bu ince ayrıntılar sayesinde bir şişenin mesela 18. yüzyılda yapıldığına karar verebilir, ayrıntıların daha da derinlerine indikçe elimizdeki şişenin 18. yüzyılın hangi yarısında yapıldığını söyleyebiliriz. Derken şişenin üzerinde ilk anda fark etmediğimiz bir ayrıntı gözümüze çarpar. İşte daha önce fark etmediğimiz bu küçük ayrıntı bir anda şişenin imalat yılını 10 hatta 5 yıllık bir yanılma payıyla söyleyebilmemize izin verir. Başta geçmişi belirsiz olan şişenin artık üç aşağı beş yukarı bir yaşı vardır.
Şekilleri farklı olsa da bütün şişeler aşağı yukarı aynı bölümlerden oluşur. Bu bölümlerin belirginliği ve büyüklüğü şişeden şişeye farklılıklar gösterebilir. Hatta şişe süsleme ya da markalama ile ilgili bazı bölümlerden yoksun olabilir. Şişenin omuzu geniş ya da dar, boynu uzun ya da kısa, düz veya eğri olabilir. Tombul gövdeli şişeler olabildiği gibi, düz kenarlı silindirik şişeler de olabilir. Eski şişeler, insan karakteri gibi çeşit çeşittir. Yüzeysel olarak değerlendirmekle yetinmeyin ve bu karakterin olabildiğince derinlerine inmeye çalışın. İşte o zaman elinizdeki zaman yolcusunun gerçek hikâyesini okumaya başlarsınız.