Derinlerden Kaynar Sodanın Hası

Hakan Kabasakal

Memleketin altı sanki bir şifa deposu. Kazmayı nereye vursanız, faydaları saymakla bitmeyen sular fışkırıyor. Öyle şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz ki nereyi delseniz topraktan şifası dillere destan bir pınar kaynıyor. Bazen kuyu açmaya bile gerek kalmıyor, zira yolunu bulan şifalı su kendiliğinden yeryüzüne çıkıyor. Yerin derinlerinden gelen mineralli suyun sodaya dönüşmesi için biraz karbondioksit katmak yetiyor.

Soda, hazımsızlığın cankurtaranı. Yemeği fazla mı kaçırdınız, hemen açın bir soda dikin kafaya. Çok geçmeden gökgürültülü bir geğirme sağnağı başlar ve ohh işte rahatladınız.

Toprağın derinlerinden kaynayan şifalı suları asırlardır şişeliyoruz. Kaynağın uzağında yaşayanlar da anlata anlata bitmeyen faydalardan nasiplensin ve ticaretin çarkları dönsün diye yapılan şifa tacirliği asırlardır sürüyor.

***

Boğaz’ın derinlerinde gezinirken en sık karşılaştığım şişeler arasında soda şişeleri de var. Günümüzün soda şişelerini ayırmak kolaydır; seri üretimin başdöndürücü hızı yüzünden tekdüzeleşen tasarımları, cama sıvanmış ve denizin etkisiyle giderek silikleşmeye başlamış marka baskıları hemen ele verir modern camları. Bunlara elimi bile sürmem. Eski bir alışkanlığın, içip bitirdiysen at denize kurtul elindekinden davranışının hâlâ sürmekte olduğunun izleri dipte oraya buraya saçılmış halde çıkarlar karşıma. Peşinde olduklarım asırlık markalardır.

Yine bir gece Paşabahçe Koyu’nda dalarken, kuzeyde Hünkâr Kasrı’nın kıyısına doğru ilerliyordum dipte. Biraz ürpertici olsa da tek başıma yaptığım gece dalışlarını çok severim. Deniz sessizdir, kıyı sakindir. Hayat muhasebesi yapmak için dört dörtlük bir sığınaktır gece denizinin karanlık suları.

İşte yine böyle bir gece kaçamağında dibi eşelerken bulmuştum KIZILAY’ın AFYON KARAHİSAR MADEN SUYU şişesini. Anadolu’nun bu şifalı pınarının sularını taa Frigler’den beri kana kana içiyoruz. Afyon’da yeryüzüne çıkan Kızılay kaynak suyu –tabi asırlar önce muhtemelen başka bir adı vardı- M.Ö. 1200’lerden beri şifa dağıtıyor olsa da şişelere doldurularak memleketin dört bir yanına dağıtımı 1926’da başlamış. Beykoz’un derinlerinde bulduğum zümrüt yeşili şişe de ilklerden biriydi. Üzerinde hem yeni Türkçe’yle hem de Fransızca yazılı markası şişe üflenirken kalıba konan “baskı plakası – embos plate” ile sıcak ve yumuşak cama asla silinmeyecek bir şekilde darbedilmiş. Harflerin keskin hatları denizin derinlerinde zamana inatla direnmiş.

Günümüzde piyasada bulunan birçok sodanın üretim geçmişlerinde böyle güzel ve emek dolu şişeler var. SARIKIZ ALAŞEHİR ve KUZULUK maden sularının ilk dolum yapılan şişeleri de KIZILAY şişesi gibi baskılı ve iki lisanlı markalarıyla göze çarpıyor. SARIKIZ’ın amber rengi şişesini Beykoz Onçeşmeler’in açığında bulmuştum. KUZULUK’un su yeşili şişesi ise Üsküdar’daki kurşun arayışının keyif veren ganimetiydi.

***

Bugün market raflarına baktığınızda yerli ve milli sodalarımızın yanında ecnebi markalarını da görüyoruz. Ancak ithal sodaların çarşı pazarda arz-ı endamı bugüne has bir durum değil. Osmanlı devrinde de yabancı sodalar içiliyormuş, en azından bunları almaya gücü yeten zenginler tarafından. Zenginler diyorum, zira bu sodaların şişelerini çoğunlukla, Beykoz Yalıköy’den İncirköy’e kadar uzanan sahildeki eski kalantor yalıların açığında buldum.

Cam şişe yerine seramik testilere doldurulmuş olan FACHINGEN ve CARLSBADER MINERALWASSER HEINRICH MATTONI, Yalıköy’den başlayıp güneyde Abraham Paşa Yalısı’nın önlerine kadar uzanan sessiz ve derinden gezintilerin ödülleriydi. Ortalama 20 m derinde yaklaşık 1 km devam eden, uskur sesiyle kabarcık fokurtusundan başka ses duymadığım, balıkların yoldaşlık ettiği gezilerimde aldığım keyif bir başkadır. Hele bir de güzel şişeler ve markalar bulduysam gezintinin keyfi daha bi’katmerlenir.

FACHINGEN, Almanya menşeeli bir marka. Şirket 1742’de kurulmuş ve 1746’da üretime başlamış. Pişmiş topraga darbedilmiş marka mührü ise 1806 ve 1836 tarihleri arasında kullanılmış. Bir Çek markası olan CARLSBADER MINERALWASSER HEINRICH MATTONI sodası ise, ulu önder Atatürk’ün de bir dönem kaldığı meşhur Karlsbad Kaplıcaları ile aynı kaynaktan besleniyor. Kral Karl’ın (Charles) kurduğu bu kaplıca-kaynağın ilginç bir hikâyesi var: Vaktiyle derisinde yaralar çıkan kral, bir türlü derman bulmayan derdi esrarengiz bir kaynaktan getirilen suyla iyileşince, başkaları da bu şifadan yararlansınlar ister ve Karl’ın Hamamı anlamına gelen Karlsbad’ın (Karlovari) temeli atılır. 2005’te kaynağın sularından yerinde tatma şansım oldu. Aşırı mineralli tadı biraz ağır gelmişti bana. 1873 tarihli CARLSBADER MINERALWASSER HEINRICH MATTONI testisinin üzerindeki aslanlı sembol, bir marka değil de sanki asalet alameti. Ee, bir kralın temellerini attığı kaynaktan beslenen bir markaya da böyle bir sembol yaraşır.

***

HUNYADI JANOS adını belki tarih kitaplarından hatırlarsınız. Macarlar’ın ulusal kahraman olarak yücelttikleri HUNYADI JANOS, II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet devirlerinde Osmanlı ordusuna karşı verdiği savaşlarla tarihe geçmiştir. 1456’da Belgrad kuşatması sırasında vebadan ölen HUNYADI JANOS, Macarlar’ın ulusal kahramanı olduğu gibi, en tanınan soda markalarından birisinin de markasıdır. Andreas Saxlehner tarafından 1863’de kurulmuş olan HUNYADI JANOS’un koyu yeşil şişesini de Beykoz Onçeşmeler’in açığında bulmuştum. Şişenin yüzeyi sadedir ve kabartma markası tabanındadır.

Kabasakal Koleksiyonu’ndaki en sıradışı soda şişeleri ise İngiltere ve İrlanda menşeelidirler. İngiliz malı PURTS CELEBRATED DOUBLE SODA WATER’ın altı sivri şişesi tam manasıyla bir usta işidir. Şişe sınıflandırmasında “torpil şişe – torpedo bottle” olarak adlandırılan bu nadide parçayı 9 Kasım 2013’de İncirköy’ün açığında bulmuştum. Af buyurun biraz koç yumurtasını andıran şekliyle kolayca ayırdedilen şişe, dalışın sonlarına doğru bir kayanın altını eşelerken çıkmıştı ortaya. Bir asırdır gömüldüğü çamurda şans eseri en ufak bir hasar görmemişti. Böyle el değmemiş parçalara rastlamak zordur. İçip bitiren paşazade artık neye kızdıysa epey uzağa fırlatmış kıyıdan. Belli ki önce çamura düşmüş ve sonra yamaçta yuvarlana yuvarlana kayanın altındaki sığınağına girmiş. Çevresine atılan tonoz çapalarından başka türlü kurtulamazdı yoksa. PURTS CELEBRATED DOUBLE SODA WATER, Londra’da 13st Saint Mary Hill’de üretilmeye başlanmış. 1860’ların sonuna tarihlenen şişenin üzerine markayla birlikte bu adres darbedilmiş.

İrlanda menşeeli ROSS BELFAST’ın şişesi de nadide parçalardan. Silindir şeklindeki gövdenin alt ve üst tarafı yarım küre şeklindedir ve “kabarık dudaklı yuvarlak dipli – round bottom blob top” şişe olarak adlandırılır. Belfast şehrinde William Caddesi’nde 1863’te üretime başlamıştır. 5 Ağustos 2014 gecesi Beykoz Yalıköy’de bir çapanın dibinde bulmuştum ROSS BELFAST şişesini. Oldukça maceralı geçen bir gece dalışının son dakikalarında dekompresyonu tamamlamak için beklerken yine elim rahat durmadı ve dibi eşelemeye başladım. Adeta bir son dakika sürprizi gibi çıkmıştı karşıma, bir asırdır derinlerde uyuyan bu nadide parça.

***

Bazı yazıların sonu nedense bir türlü gelmez. Bu yazı da biraz öyle oldu galiba. Belki de sodayla ilgili olarak belirgin bir hatıram olmadığı için bu yazının sonunu bağlayamıyorum. Ne yapalım bu seferlik böyle olsun. Tadını sevmeyenler ya da yavan bulanlar için artık farklı tadlarda sodalar üretiliyor olsa da, şifanın asıl kaynağı yeryüzünün derinlerinden kaynıyor. Geçmişin karanlığında unutulup gitmiş soda markalarını bulmanın yolu da derinlerden geçiyor.

Shopping Cart
Scroll to Top