Vallahi önce bir şey söyleyelim. Pazar günleri gönderme işini oturtmuştuk, veya öyle zannediyorduk. Seçim girdi, aynı seçim bir daha. Kimse okumaz şimdi seçim günü dedik bir kaydırdık, bir daha toparlayamıyoruz. Bu konuda bir, ne derler, anket yapsak diyoruz ama, şimdi o ileri teknoloji bir iş. Ayrıca milletin sıtkı sıyrıldı bu anket işlerinden her dakka bir ölçüm, yok öyle olsaydı kime verirdiniz filan diye. O manken kızcağız da sinirlendi ya seçim günü kime verdiniz diye sorulduğunda. Bir defa oy verme gizli sayma açık. Demokrasi gereği.
Neyse bülten amacından sapmamalı. Biz kitabiyat sanat kültür okuma yazma, yazamama üstüne bir şeyler çiziktirelim.
Yukarıdaki grafik bize bir yılışık gülümsemeyi hatırlattı. Hani emojilere ilham veren yapancılarım smiley dedikleri. Bu grafiki ortaya çıkaran araştırmayı Cornell Üniversitesi hocalarından Kruger ve Dunning yapmış ve 1999 yılında Nobel ödülünü almışlar. Merak edenlere açıklayalım, yukarı giden ok özgüven yana giden de bilgi. Yani ne kadar az biliyorsanız özgüven roketleme çıkıyor. Sonra bilgi arttıkça düşüyor ve bilgi seviyesi mükemmele yaklaştıkça toparlanıyor. sonuçlar şöyle toparlanabilir:
- Yeterince bilgili olmayan kimseler yani kör cahillerden başlayarak zır cahil seviyesinden yarı cahil seviyesine kadar kendi becerilerini ve bilgi birikimlerini aşırı değerli görme eğilimindedirler.
- Yani kör cahillerden başlayarak zır cahil seviyesinden yarı cahil seviyesine kadar olanlar, gerçekten bilgili kimselerin söylediklerini önemsiz görme ve fark edememe eğilimindedirler.
- Bu zır cahil ve yarı cahil kimseler, kendi yetersizliklerinin boyutunu görememektedirler.
- Bu yetkin olmayan insanlar, yanı her seviyedeki cahiller ancak becerilerini geliştirmek için çalışırlarsa, geçmişteki eksikliklerini fark edip kabul etmektedirler.
- Bu Allahın cezası zır cahil ve yarı cahil ahalinin kendinden emin tavrına karşın, gerçekten bilgili olan kimseler daima çekimser kalmaktadır.
Bertrand Russell’in dediklerini aşağıda görüyorsunuz. Çok Entel gittik ama Arthur Schopenhauer’den küçük bir öykü ile bitirelim. Köy kahvesine indiğinde komşularından biri ‘Evet her şeyi bilen bay filozof söyleyin bakalım….’diyerek ziraat ile ilgili zor bir soru oluşturmaya çalışır cevap ise şöyle ‘Muhterem dostum bilmiyorum. Bilgi sınırlı, cehalet sınırsızdır.’
Nereden mi geldik? Valla bilmiyoruz, kitaplardan filan değil. Arabaların üstünde zıplayan baklavacı alt-insanlardan (biliyorsunuz hayvanlara hakaret etmemek için bu tabiri kullanıyoruz) hiç değil.