Niye böyle başlık yazdık. Okunmuyor, diye şikayet edip duruyoruz da ondan. Sağ olsun bir çok abilerimiz, dostumuz bu metinler kaybolmasın, kitaplaşsın filan diyor da. Neyse yayıncılık şurası değil burası.
Peki yukarıdaki gazete kupürü nedir? Valla biz bilemedik. Orhan Selim diye bir zat, ahkam kesmiş. Kesile kesile de entelektüel, entel’e kadar da gelmiş. Oradan da Entel Bülten çıkmış. Kim ki bu Orhan Selim?
Sonbahar geldi: 9 Eylül güzel gün, 11 Eylül korkunç gün ve 12 Eylül fecaatinin yıldönümleri şahidimizdir. Okulların açılmış olması da üstüne üstlük. Neyse ki Sahaf Festivalleri başladı ve Beyoğlu’nda devam edecek. Yer alabilir isek kitapperest dostlarla buluşacağız; 120 desibel müzik, Bayhan ve darbuka idmanlarında işkence pahasına.
Kitapperest dostlardan bahsederken, efemeracı (efemeraperest?) dostlar da bize yeterli ilgiyi göstermiyorsun deyip duruyorlar. Boynumuz kıldan ince: hele ziyaretimize gelenler olur ise. Hele de Burçak Evren abimiz gibi efemera dünyasının duayenlerinden, mihenk taşlarından olur ise. Kırdı geçirdi gülmekten bizi. Efendim rahmetli Bünyamin abi İş Bankası Yenicami şubesinde çalışırdı, malum. Burçak abiyi arıyor, burada bir kasa kirala diye ısrar ediyor. Burçak abi de dayanamayıp bir kasa kiralıyor. Yıllar sonra, şube kapanıyor, müze olacak. Bünyamin abi rahmetli olmuş. Arıyorlar Burçak abiyi. “Boşaltın kasayı” diyorlar. “Şube kapandı, müze olacak, sizin kasa yüzünden bir şey yapamıyoruz.” Bizimkinden haber yok. Neden mi? Çünkü kasalar eski ve tüm anahtarların üstünde Konstantiniyye yazıyor, ve bir daha asla bulunamayacak parçalar. Yalvar yakar, diyorlar ki “peki anahtarı verme gel başında dur sensiz açamayız.” Öte yandan üstad diyor ki “İçindeki hisse senetleri ziynetleri boş verdim vaz geçtim, o anahtardan bir tane bir daha ne zaman nerede bulurum?” Neyse gidiyor açmaya, anahtar kendisinde kalacak diye söz almış. Ama bu sefer de anahtar kasayı açmıyor. “Madem kıracaktınız ne diye beklediniz bu kadar zaman?”