Bir dönem Yalova Kağıt Müzesi projesini başarı ile ortaya koyan ve fakat her zaman olduğu/olageldiği gibi devlette devamlılığın sadece sözlerde kaldığı günümüz dünyasında, projesinin gelişimi gerçekleşmeden emekli edilen kadim dostumuz sanat tarihçisi Dr. Sadri Sayıoğulları’nı geçenlerde Taksim’de görünce bir kahve sohbeti yapmadan ayrılmak olmazdı. Nitekim öyle de oldu. Hocanın eski günleri yad ederken kullandığı bir cümle bu haftaki yazının ana gündemi oldu. Cümle şu idi: “Biz kitapsız bir milletiz”.
Elbette burada büyük bir ironi yatıyor. İnsanımızın kitap ile ünsiyetini, evlerde birer kütüphane oluşturmanın azlığını/çokluğunu ülkemiz nüfusu ekseninde düşünürsek, ortamın hiç de iç açıcı olmadığını anlarız. Müzayedelere gittiğimizde kimi zaman salonların dolu olduğunu görürüz. Kitapçıları dolaştığımızda bazen kalabalık ortamlar müşahade ederiz. Sahaflarda nadiren de olsa ziyaretçi çokluğu yaşanabiliyor gibi hissederiz. Oysa bütün bunların ötesinde içinde yaşadığımız evlerimiz çerçevesinden baktığımızda ülkemiz evlerinde kitabın adının olmadığı meydana çıkar. Günlük genel geçer popüler kültür ürünü kitapların evlerde dolapları doldurmasını elbette kaale almıyorum. Ev ve kitaplar yan yana geldiğinde bir asalet bütünlüğü olacaksa, en azından evin bir odasında ya da hiç olmazsa odanın bir köşesinde farklı konularda kaynak olma özelliği taşıyan ciddi bir kitaplığın yer alması yüksek bir duruştur.
Bu yüksek duruşa önem veren bir kişi, içindeki koleksiyonerlik ruhunu besleyen, ve o ruhu daima büyüten bir şahsiyettir. Tıpkı kimi yazarlar gibi. Biraz literatür karıştırdığımızda sözün en kıymetli basamağı olan edebiyat ile içiçe yazarlarımızın en güzel fotoğraflarının kitap dolu mekanlarında çekildiği hepimize malumdur. Yazımızın başında ve sonunda bazı örnekler görebilirsiniz. İyi de başlıkta beyan ettiğimiz “Kitaplar ve Kütüphaneler”den ne haber vardır? Hiç bir haber yoktur. Çünkü kuşaklar arası çatışmadan mıdır bilinmez, nice güzide kütüphane bizzat ev ahalisi tarafından bazen bahar temizliği ve bazen “ayol bunlar ne kadar toz topluyor!” denilip ilk fırsatta kapı dışarı edilmiştir. Yazma ya da baskı güzel eserlerin dünyasında duran ehl-i irfan ise herşeye rağmen direniyor. Tıpkı görsellerini bu yazıda gördüğünüz yazarlarımız gibi.
Başta ve sonda yer alan görseller:
1. Goethe’nin odası.
2. İbnülemin Mahmut Kemal İnal, huzurla yaşadığı odasında.
3. Behçet Necatigil kitaplarla evinde, masa başında.
4. Kitap Ormanı haline gelen ofisinde Doğan Hızlan.
5. Şiirimizin uç beyi merhum İlhan Berk kitaplarla ördüğü odasında.