Hatıralar içinde geçmişe dönük bir hatırlamalar zincirine tutunduğumda,
2000’lerin başında bir kitap müzayedesini özellikle anmak isterim. Hilton Oteli
bahçesinde bahar mevsiminin ılık bir pazar akşamında tertip edilen bu müzayedede
(Librairie de Pera Müzadesi) sanat, tarih ve seyahatname kitapları çeşitliliğinde
beş yüz kalemi geçen eser müzayedeye çıkmıştı. Baskı kitapların yanı sıra bir kaç el
yazma eser de satışta yer almakta idi. O gün müzayedeye ilgi duymamın sebebi ise,
listede yer alan Boğaziçi yalıları üzerine bir sahilname yazmasının dikkatimi çekmiş
olmasıydı. Bu yazma II. Mahmut dönemi kaleme alınmış, güzel cildinde, okunaklı
yazısı ile albenili bir yazmaydı. Bunu Cağaloğlu’nda yayıncı bir arkadaşıma
bahsettiğimde; -“yayını uygun ve mühim bir şey olduğuna inanıyorsanız, siz
müzayedeye katılın, alalım ve yayın yapalım” demişti. Sponsorumuzu böylece
bulmuştuk.
Müzayededen önce gidip bayrağımızı aldık ve yerimize geçtik. Müzayede başladı.
Ürünler birer film şeriti gibi gözümüzün önünden geçiyor. Her müzayedede
olduğu/olacağı gibi kimi ürünler çıkış fiyatına gidiyor, kimi ürünler 3-4 katına
yükseliyor, bazen de satılmadan diğer ürüne geçiliyordu. Derken efendim bizim ilgi
duyduğumuz yazmaya sıra geldi. Açılış, bugünün fiyatı ile örneklendirir isem, bin lira
idi. Münadi seslendi: “evet var mı talipli, bin lira, satıyorum, satıyorum, saaat..” bizim
bayrak numaramıza çıkıştan almak üzere idik. Haydi inşallah, derken, önden bir
bayrak daha kalktı, “1100 oldu, teşekkür ederiz..” “1200, 1300, 1400,…” heyecanlı
bir yarışa döndü bu yazmayı edinmek diye, arttırma bayrağını indirip, kaldırırken
rakam da iyice yükselmiş idi. Baktık ki olmayacak.. Yayıncımız, “5000 diyelim bari”
deyince, “peki, 5000 veriyoruz” diye seslendik. “5500 ön tarafta.. teşekkür ederiz..”
Artık yeter, bütçe nefesi tükendi. Ve ön taraftaki zat-ı muhterem 5500 ‘e almıştı.
Müzayede sonrasında baktık ki, eseri alan Yüksek Mimar Sinan Genim üstadımızdı.
Oturup konuştuk. Konuşma şu minvalde olmuştu:
“-Siz gelmese idiniz, açılıştan bin liraya alacak idik..”
“-Sayın üstadımız, siz de önde oturup buna talip olmasaydınız biz de bunu açılıştan
bin liraya alacaktık. Yayın için düşündük de, biraz yükseldi tabi. “
“-Eee biz de zaten bunu Taç Vakfı adına yayın yapmak üzere aldık”
“yaa öyle mi efendim.. Maksat bir oldu işte”
Hani derler ya eskiler, maksat bir, fakat rivayet muhtelif.. Bu konuda aynen böyle
olmuştu. Birbirimizden habersiz, ikimiz de aynı şeyi düşünmüştük. Neticede yıllar
sonra bu güzide eser, yayınlandı, kültür dünyamıza kazandırıldı. Açılış fiyatının beş
katına çıksa da iki taraf için de gayenin aynı çıkması, güzel bir kitabiyat hatırası
olarak kaldı zihinlerimizde.
Bu hatırayı anlatmama esas vesile, geçen ay elime geçen bir Sothebys müzayede
kataloğu oldu. 17 Ekim 1997 tarihli “The Turkish Sale” adlı bu müzayede yer alan
Osmanlı ve Türk Dünyası resim, obje vb. eserleri arasında 349. sırada bir karikatür
albümü yer alıyordu. Bu albümü hemen hatırladım. Yakın bir dönemde yayınlanan bir
albümdü bu. Çıkar çıkmaz da önemine binaen edinmiş idim. Acaba nerden zuhur etti
ki bu album diye de düşünmüştüm. Şimdi ise bu katalogta yer aldığını farketmiştim.
Ülkemizin seçkin koleksiyoneri, gerçek bir kitap aşığı Ömer Koç’un koleksiyonunda
yer alan bu albüm demek ki 1996 yılında işte bu müzayedede fark edilip, alınmış ve ülkemize kazandırılmıştı. Kitap tutkunlarının sadra şifa kabilinden içsel huzurlarını
temin edecekleri sahaların başında gelen düstur; “kıymetli eserlere bir şekilde
ulaşmanın yolları aramaktır” derler. Bu ilke penceresinden bakınca, mühim bir eseri
müzayedelerde görüp, onu edinebilmek arzusu önemli olduğu kadar, edindikten
sonra da bu arzunun yayın ve değerlendirme projeleri gibi, başka mutluluklara kapı
açacağı şüphesizdir. O açılan kapılarda elde edilen unsur, tekrar edeyim ki, eserin
biricikliği oranında geliştirilen yayın projeleridir.
İşte 19. Yüzyıla ait “Yusuf Franko Albümü” de, böyle biricik olma özelliğine haiz
bulunduğundan, 1996 ‘dan yıllar sonra, okuyucu ile buluşmuş ve hatta sergiler ile de
daha bir görünür hale gelmişti.
O halde diyorum ki Müzayedeleri dikkatle takip etmeyi elden bırakmayalım. Belki bir
gün açılıştan alabileceğimiz uygun bir eser karşımıza çıkıverir. Çok yükselip de
alamadığımız zaman da hiç olmazsa görmüş, incelemiş oluruz vesselam.
Birinci Görsel: Gün ışığına çıkıp özenle yayınlanan Yusuf Franko Albümü.
İkinci Görsel: Yusuf Franko Albümü’nün Satıldığı Sothebys 1997 Kataloğu ve ilgili
sayfa.