Koleksiyoncular bilirler, ama herkes bilmeyebilir. Tüm bu eski malzemeler, en nadir ve pahalısından en ucuz ve en garibanına kadar nereden, nasıl çıkarlar, nasıl piyasaya, dükkanlara, müzayedelere gelirler. Kim toparlar, getirir nerede el değiştirir. 150 senelik bir kitap tezgahlara nasıl ulaşır? Ya da Sultan II. Mahmut döneminden Karesi vilayeti Bayramiç kasabası kaymakamının tayin belgesi nereden çıkıp gelir? Hicaz postanesinden gönderilmiş bir zarfın damgasının günümüze ulaşması nasıl mümkündür?
Bu malzemeleri toparlamayı, takip etmeyi, yıkılmaya yüz tutmuş evlerden çıkarıp değerini anlamayı kendilerine görev ve ekmek teknesi edinmiş, çok farklı seviyelerde iş gören ve çok katmanlı ayrıştırmayı başaran, geniş bir uzmanlar ortamı vardır. Hurdacı deyin, eskici deyin veya antikacı deseniz de olur.
Bu hafta hikayemiz, bir çöp evi boşaltmayı henüz bitirmiş bir arkadaşımızdan: Evde çalışıyorduk 15 gündür. İçinden bir sürü plak, sanat tarihi kitaplarından tutun, Atatürk ile ilgili kitaplara kadar, 19. yüzyıl piyanodan ilginç tirbuşonlara kadar 100 koli malzeme çıkarttık. Tam bitirdik, anahtarı teslim edeceğiz ki rahmetlinin oğlu aradı nefes nefese.
‘Yahu çelik kapıyı götürmüşler!’
Diyemedik ki; ‘Normaldir, evin boşalmasını beklerler. Sonra da kapıyı, pencereyi götürürler.’
Adamcağız ertesi gün yine aradı. ‘Kardeşim ne oluyor? Bu sefer de damı götürmüşler!’
Diyemedik ki; ‘Abicim, İstanbul ‘da gezenler var, kollarlar bu tip binaları. Anadolu’da çatılar pahalı. Biri kendine ev yapıyordur. Haberi geldi miydi, bir gecede söküp memleketlerine dönerler.’
Üç gün sonra abi yine aradı. Bu sefer ben hemen davrandım;
‘Abi bina yok değil mi?’
‘Nasıl bildin?’
‘Abicim kentsel dönüşüm var, komple gitti bina.’
Anahtarı iade etmeye gerek kalmamış işleri bittiğinde.