İstanbul’da sahafların en başta gelen müşterileri içinde çekik gözlü, nazik mi nazik Japon dostlarımız eksik olmaz. Yaklaşık 30 sene evvelden bu dostlarımızdan birini hatırlamaktayım. Bugün Tokyo Üniversitesi doğu dilleri bölümünde görev yapan Prof. Yoichi Takamatsu, o yıllarda henüz araştırmacı iken; yolu İstanbul Sahafları’na düştükçe, o zamanlar kimsenin ilgi duymadığı medrese kitaplarını toplamaktaydı. Bu hususu sorduğumda; “Osmanlı’yı anlamak için, müesseselerini bilmek gerekir ki en başta gelen müesseselerden biri de medreseler. Medreseleri anlamak için de müfredatını bilmek şart. Bu sebeple medrese müfredatına ait yazma ya da matbu ne varsa toplamak lazım” demişti. Yazma kitapların dünyasından söze devam edersek, yazık ki günümüzde de “medrese yazmaları” adıyla nitelenen eserler, nerede ise renkli fotokopi fiyatına alınıp satılmakta. Hani derler ya; “yüzüne bakan yok.”
Oysa yazma eser sınıflandırmasında “medrese kitapları hak ettikleri değere çoktan kavuşmalıydı. Her şeyden evvel bu sahadaki yazma eserlerin sayfalarında, mantık ilminden felsefe bahislerine, hukuk konularından, dini ilimlere dek, pek çok ayrıntı yer almaktadır. Büyük çoğunluğu Arap dilinde kaleme alınan eserlerin okunma düzeyi elbette medrese dünyası içinde anlaşılır. Daha uzağa gitmeden 19. Yüzyıl ortalarında Istanbul Medreselerinde okuyan öğrenciler bile temel gramer bilgilerinin peşinden, yoğun bir mantık-felsefe-kelam eğitimi almaktadırlar. Müteferrika Matbaasında basılan son kitabın “İgrab’ul Kafiye” adlı gramer olduğunu gözümüzün önüne getirirsek, yazma eserler dünyasında medrese yazmalarının önemini daha iyi kavrayabiliriz. “Benim Oğlum Bina okur, döner döner yine okur” vecizesi de medreselerde okutulan kelimeden kelime yapma yöntemlerini öğreten “Bina” kitabının Osmanlı toplum katmanlarına yayılmış halidir.
Yarından tezi yok; müderris dedelerinizden kalma medrese eserleri var ise aman dikkat, itina ile muhafaza ediniz.
Hiç kimse ilgilenmez ise bir gün bir japon akademisyen kapınızı çalıp; “bunları görebilir miyiz?” diyebilir.
P.S: Medrese eserleri için mini rehber:
• “şerh”, eserin ana metnini muhafaza edip, bu metne açıklamalar yazarak, eseri genişletmek.
• “hâşiye”, kitabın içeriğindeki kavram ve konuları daha anlaşılır kılmak için sayfa kenarlarına ya da bulduğu boşluklara eklemeler yapmak.
• “ta’likât”, bir kitabın tefsiri için notlar yazmak, gerektiğinde de bu notları ayrı kitaba dönüştürmek.
• “telhîs” hacimli ve büyük eserlerin daha güzel anlaşılması için özetlemek.
Yukarıdaki Görsel : Molla Hüsrev, Süleymaniye ktp. Süleymaniye nr. 579 – Fususül yazması )
Aşağıdaki Görsel : Mehmet Şah Fenari. Te’sisü’l-Kava’id, Süleymaniye ktp. Fatih nr 4770)