Umberto Eco’nun Gülün Adı romanını okuyanlar bilir. Kitapta Aristotle’ın kitabının sayfalarına bir rahip zehir sürer. Böylelikle kitabı okurken parmağını yalayıp sayfayı çevirenler zehirlenip ölür. Tabii kurgu içerisinde hepimize keyif verse de gerçekte zehirli kitap olma ihtimalini çok düşük görürüz. Ancak Danimarka’daki The University of Southern Denmark’ın kütüphanesinde üç tane yazmanın zehirli olduğu tespit edilmiş. Tabii kütüphanecilerin kitapları araştırmasının ardındaki neden Eco’nun kurgusundaki kadar entrikalı değil. Daha önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi Orta Çağ ve Erken Modern yazmalarında sık sık rastlanan durumlardan bir tanesi; daha önceden yazılmış, kullanılmayan eserler yeni yazılan yazmalarda cilt olarak kullanılmıştır. Kütüphanecilerin araştırdığı üç kitabın da cildinde Latince eserlerden parçalar varmış. Ancak metinlerin üzerindeki yeşil boya harfleri seçmeyi zorlaştırdığı için metinler okunamamış. Onlar da ciltlerdeki metinlerin muhteviyatı öğrenmek için yazmaları X-ray laboratuvarında incelemeye almışlar. Analizin sonucunda yeşil pigmentin, dünyanın en ölümcül zehirlerinden arsenik olduğunu öğrenmişler. Paris Green olarak bilinen bu yeşil pigment, arseniğin zararlı öğrenilmeden önce 19. yüzyılda Avrupa’da çeşitli alanlarda kullanılmış. Tablolarında canlı yeşil rengi yakalamak isteyen empresyonist ve post-empresyonist ressamlardan tutun kıyafetlere, kitap ciltlerine kadar her alanda Paris Yeşili kullanılmış. 19. Yüzyılın ikinci yarısında pigmentin zararları öğrenilince kullanımı sınırlandırılmış. Kütüphaneciler bu kitaplardaki yeşil boyanın estetik amaçlardan ziyade kitapları haşerelere karşı korumak için kullanıldığını düşünüyorlar. Üç kitabı da herkesin ulaşamayacağı ayrı bir yere kaldıran kütüphaneciler her birini ayrı kutuya koyup uyarı yazısıyla da etiketlemişler. Bu keşif gösteriyor ki, kütüphaneler ve kitaplarla ilgilenenler her türlü sürprize açık olmalı.
Bu bölüm Sümeyye Topkara tarafından…